babamın köyü

Babamın köyündeki ilk gecem. Yıldızların altında uyuyacağım.

Elazığ ili, Baskil ilçesine bağlı Kızıluşağı Köyü 1350 rakımlı. Işık pek az. Her yer yıldız yani.

Bi yaştan itibaren her sene bu köye gelmeye niyetlendim. Babam gezdirip gösterecekti büyüdüğü yerleri. Her sene işi çıktı, bi sonraki seneye ertelendi plan. İlk kez denk getirip de beraber gitme fırsatı bulduğumuzda benim saçlarım omuzlarımdaydı, babamla Ramazan Amcam o şekilde götürmeyeceklerini söylediler, ben saçımı kestirmemekte inat ettim, bensiz gittiler. Çok kızmıştım ikisine de başta. Sonra öğrendim ki, babam da gençken benimkisi kadar olmasa da saçlarını uzatmış, öyle gelme demişler, kestirmek zorunda kalmış.

Sonra babam kanser oldu. Bi sonraki sene de öldü. Beraber gitme planı yalan oldu.

Babamın ölüş şekli ve zamanı, hastanede yüzünden bi an bile silinmeyen hayalkırıklığı…  Bunların etkisiyle akıl sağlığımın, güvenimin ve dengemin çoğunu kaybettim. Birçok şeye küstüm. Artık babamla gidemeyeceğim köy de onlardan biriydi.

Amcalarım, halalarım, kuzenlerim hep çağırdılar. Hep tatlı tatlı çağırdılar; kırmadan, darlamadan, zarif zarif sitem ettiler. Çoğunlukla mahcup, bazen gergin hallerde erteledim, geçiştirdim. Okyanusya ve Antarktika dışındaki tüm kıtalara gittim ama Kızıluşağı Köyü’ne gidemedim.

Bissürü aşık oldum, çok sevinip coştum, çok üzülüp ağladım. Bissürü arkadaşım oldu. Çok sevdim, sevildim. Azıcık, kararında, yalama olmayacak kadar büyüdüm. Kadir Amcam 80ine geldi, senelerdir İstanbul’a uğrayamaz oldu. Cemile Halam’ın dizleri iyice kötü oldu, geçen hafta ameliyat geçirdi. Yüzlerini hiç görmediğim kuzenlerimle gülüşmeyi, ismini aldığım İbrahim Amcam, Zeynep Halam, dedem ve babaannemin mezarlarında dua etmeyi, “bizim” kayısıları dalından toplamayı çok özledim. Bi de 1 2 ay sonra muhabbet etmeyi umduğum Erkan Oğur’la tanıştığımda “Elazığ’a hiç gitmedim.” demekten utandım.

70-80 dakikalık uçak yolculuğu ve 1-2 saatlik araba faslından ötesiydi yani bu damda uyumak.

Az ötemde Kadir Amcam’ın torunu, Fethi Abim’in oğlu Erol uyuyor. Az daha ötede güneşte kurumaya bırakılmış kayısı ve erikler serili. 3 5 kuş, cırcırböcekleri, şansını zorlayan bi horoz ve rüzgarın uğultusu dışında ses yok. Erol üşüdü, battaniyenin altına girdi iyice. Ben asla hasta olamazmışım gibi kollarım dışarıda ve gülümseyerek yıldızları izliyorum.

Bissürü ama bissürü yıldız kayıyor :’ )